25 Haziran 2010 Cuma

ALLAH DOSTLARI


ALLAH DOSTLARI

Bir yol varsa hakikate varan
Bir yolcu lazım kendini arayan
Bir hancı varsa yolcuları ağırlayan
Bir aşk lazım yola koyduran...


Tarikat yol ve usul manasındadır. Tarikat bir din ve mezhep değil, dini anlama ve yaşama şeklidir. İnsanı terbiye için kurulmuştur. Tarikatlar terbiye için tercih ettikleri usullere ve zikirlere göre farklı adlarla anılmışlardır. Tasavvufun kaynağı, doğunun felsefesi, batının batıl dinleri değil, Kur’an ve sünnettir
Bütün manevi terbiye yollarına kısaca “tasavvuf” denir.
Mürşit müridine Cenneti taksim etmez. Cenneti tarif eder.
Fakihler nasıl fıkıh alanında içtihat yapma yetkisine sahiplerse kâmil mürşidler de, ahlak ve terbiye alanında içtihat etme, yeni usuller belirleme yetkisine sahiptirler.
Herkes kendi istidadı veya elindeki kovasının büyüklüğü ölçüsünde ondan istifade edebilir.


اتَّبِعُوا مَن لاَّ يَسْأَلُكُمْ أَجْرًا وَهُم مُّهْتَدُونَ
Sizden bir ücret istemeyen, sizden hiç menfaat beklemeyen, dosdoğru yolda yürüyen bu kimselere uyun!"yasin 21


Hz.resulullah a.s:
''yeryüzündeki alimler kara ve denizdeki karanlıklarda yol göste
ren gökyüzündeki yildizlara benzerler.söndüklerinde kılavuzlar bile yollarını kaybederler''


Cüneyd-i Bağdâdî k.s. şöyle der:
“Bir kimsenin havada uçtuğunu görseniz dahi o kimsenin Allah Tealâ’nın emir ve yasaklarına tam olarak uyduğunu görmedikçe ona tabi olmayın. Şayet Hak Tealâ’nın bütün emirlerini yerine getirdiğini ve yasaklarından da kaçındığını görürseniz o kimseye inanın ve uyun. Aksini gördüğünüzde ise o kimseden uzak durun.” (İmam Şa’rânî, Tenbîhü’l-Muğterrîn)


İmam Şa‘rânî k.s. şöyle der:
“Bir mürit, Allah katında seçkin biri olmadıkça kâmil bir üstad ile buluşmaz. Şayet o Allah Tealâ katında seçkin biri olmasaydı, Allah Tealâ onu huzuruna ulaştıracak o kâmil zatla buluşturmazdı.
Ey mürit! Mürşidine teslim ol ki, selamette olasın ve bolca manevi menfaat elde edesin.” (el-Envâru’l-Kudsiyye)


Nehrecûrî k.s. şöyle buyuruyor:
“Dünya deniz, ahiret ise sahildir. Sahile ulaşmak için binilmesi gereken gemi de takvadır. İnsanlar ise
yolcudur.” (Zühdü’l-Kebîr)


Yolcu yolsuz olmaz ..
Gönül ehli yolda kalmaz ..
Aşk olmadan yol alınmaz ..


يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ وَكُونُواْ مَعَ الصَّادِقِينَ
Ey iman edenler; Allah'tan korkun ve sadıklarla beraber olun. Tevbe 119.


İmam-i Şafi (r.a)
aslen ümmi fakat gönlü ilimle dolu olan Şahban-i rai gibi bir zatın önünde tevazu bir tavır içinde bulunur .tevvecuh ve saygı içinde beklerdi.
Kendisine neden bu kadar tevazu gösteriyorsunuz? sorulunca ''Bizim ilim ve irfan konusundaki sözlerimiz bu zatta filen yaşanılan bir hal ve davranış şeklınde tezahur etmiştir''


Gavs-ı Azam S. Abdülhakim k.s. bir sohbetinde buyurdular ki;

Nuh a.s. Ulul azam bir peygamberdir. Onun oğlu, kötü kimselerle arkadaşlık ettiği için tufan kopacağı zaman babası, onu gemiye binmek için çağırdığı zaman arkadaşlarından ayrılıp gelemedi. Onların arkadaşlıkları kalbinde onlara bağlayan bir bağ oldu. Onlardan kopup ayrılamadı. Tufan koptu. Gemiye binmedi ve boğuldu. İmansız gitti. Bir peygamber evladı olduğu halde, kötü arkadaşa kalbini bağladığı için ve onlardan ayrılamadığından imansız gitti. Kötü arkadaş, bir peygamber evladının imansız gitmesine sebep oldu.

Öte yandan, Eshab-ı Kefh’in köpeği kıtmir, onlarla beraber olduğu için onlardan ayrılmak istememesinden, onlar gibi cennetlik oldu.
Köpek necis bir hayvan olduğu halde iyilerle arkadaşlık ettiği için Allah’ ü Teala onu iyiler gibi yaptı. Cennetlik oldu. Demek ki, iyilerin arkadaşlığı insanı iyiler sınıfına sokar. Kötülerin arkadaşlığı da insanı kötüler sınıfına sokar. Bunun için Resul-i Ekrem s.a.v. buyurmuştur ki; “ Kişi, dostunun dini üzeredir. O halde, herkes kiminle arkadaşlık ettiğine baksın.” Diye sohbet etti.

Ahmed bin Hanbel(r.a)
Bişr-i Hafa'yi çok sever, devamlı yanına giderdi. Talebeleri; 'Siz alimsiniz. Hadiste, fıkıhta, ictihadda ve bütün ilimlerde eşiniz yoktur. Niye Bişr-i Hafi gibi birini sık sık ziyaret ediyorsunuz? ' dediklerinde; 'Evet, dediğiniz ilimleri ondan iyi bilirim. Fakat o, kalp ilimlerini benden iyi bilir.' derdi.







23 Haziran 2009 Salı

Pişman olacağın, dizlerini dövecegin o gün gelmeden aklını başına al...



Anne karnındaki bebeğin ağzı vardır, gözü vardır, kulağı vardır, eli vardır, ayağı vardır. Bütün azaları tam tekmil verilmiştir.Halbuki bunların hiçbirine ana rahminde lüzum yoktur. Orada çocuk, gıdasını göbeğinden annesine bağlı bir hortumla almaktadır.Simdi bu çocuk:- Ya Rabbi!, şu hortum bana yetmektedir. Peki şu ağıza, su göze, şu kulaga, şu ele, şu ayağa ne luzum var. Bunların tamamı hiç bir işe yaramamaktadır? dese... Herhalde şöyle bir cevap alacaktır:- Acele etme ey kul! Sen kısa bir müddet sonra öyle bir aleme gideceksin ki burada 'her şeyim' dedigin hortum, orada hiçbir şeye yaramayacak, kesilip atılacak. Lüzumsuz sandığın ağız, göz, kulak gibi şeylerde en luzumlu azaların durumuna gelecek. O çocuk bu gerçeklere akıl sır erdiremese ve bir inkarcı olarak dünyaya gelse, hakikaten ana rahminde herşeyi demek olan hortumun işe yaramadığını, onu doğurtan doktorunonu kesip attığını; lüzumsuz sandığı ağız, göz gibi azalarının devreye girdiğini, onlarsız olunmayacagını anlasa utanır mı, utanmaz mı?Ana rahminde kendisine söylenenlere inanmadığı icin dizlerini dovermi, dovmez mi?Şu anda bizler de, tıpkı o bebek gibi bir ‘’ananın rahmindeyiz’’ 9 ay, 9 sene veya 90 sene sonra bir başka dünyaya doğacağız. O dünyanın adı da ahiret. Biz şu anda ‘’dunya anamıza maddi hortumlarla’’ bağlı durumdayız. Eğer biz:- İşte geçinip gidiyoruz. Ya Rabbi! Şu Namaza, Oruc’a, Hacc’a, Zekat’a, Din’e, İman’a İslam'a ve O’nu yaşamaya ne lüzum var? dedigimiz takdirde. Şöyle bir cevap alacağımız muhakkak değil mi?- Ey kullarım! Kısa bir müddet sonra bu dünyadan ayrıalcaksınız. Öyle bir aleme götürüleceksiniz ki orada 'herşeyim' dediğiniz ‘’maddi hortumların’’ hiç biri işinize yaramayacak. Lüzumsuz sandığınız ve uygulamakta hatalara düştüğünüz Namaz, Zekat, Hac gibi ibadetler de en lüzumlu şeyler durumuna gelecek. Yeni dünyanızda insanlara arabasına, parasına, servetine ve suretine göre degil; imanına ve ibadetine göre değer verilecek. Yani Şu an ki dünya hayatında dikkate almayıp, lüzümsuz gördüğünüz ve hayatınızda uygulamadığınız size emirlerim olan Namazınız, Zekatınız, Orucunuz, Haccınız, Hayır Hasenatınız, ahirette sizin icin her şey olacak. El olacak, ayak olacak, dil olacak, dudak olacak, berat olacak, sonu olmayan zenginlik ve saadet olacak kısaca Cennet olacak. ............Rabb’imizin rahmetiyle buyurduğu bu gerçekleri kabul etmez inkarcı olursak ya da kabul ettiği takdirde tembellik eden bir kul olarak ahirete gider de bu gerçeklerle yüzleşirsek halimiz nice olur?? Hakikaten herşeyim dediğimiz ‘’dünya hortumlarımızın’’, yani arabamızın, apartmanımızın, paramızın, pulumuzun kulluk imtihanında birer araç olduğunu aslında diğer aleme sadece amellerin götürülebileceği gerçeğini unutmayalım..Bu dünya da Kur’an ve Peygamber aracılığıyla bize bildirilenlerin hak ve hakikat olduğunu asıl önemli olanların dünyalıklar değil, hayırlı amellerimiz olduğunu ahirete gidince anlasak o anne karnında ağzı, burnu, kolu, gözü lüzumsuz gören çocuk durumuna düşmezmiyiz? Dizlerimizi dovmezmiyiz? Keşke inansaydık!Keşke namazımızı kılsaydık, orucumuzu tutsaydık, zekatımızı tam verseydik, ALLAH için yaşasaydık, eşsiz insan şanlı Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v)'in yolunda yürüseydik demez miyiz?Pişman olacağın, dizlerini dövecegin o gün gelmeden aklını basına al...




Anne karnındaki bebeğin ağzı vardır, gözü vardır, kulağı vardır, eli vardır, ayağı vardır. Bütün azaları tam tekmil verilmiştir.Halbuki bunların hiçbirine ana rahminde lüzum yoktur. Orada çocuk, gıdasını göbeğinden annesine bağlı bir hortumla almaktadır.Simdi bu çocuk:- Ya Rabbi!, şu hortum bana yetmektedir. Peki şu ağıza, su göze, şu kulaga, şu ele, şu ayağa ne luzum var. Bunların tamamı hiç bir işe yaramamaktadır? dese... Herhalde şöyle bir cevap alacaktır:- Acele etme ey kul! Sen kısa bir müddet sonra öyle bir aleme gideceksin ki burada 'her şeyim' dedigin hortum, orada hiçbir şeye yaramayacak, kesilip atılacak. Lüzumsuz sandığın ağız, göz, kulak gibi şeylerde en luzumlu azaların durumuna gelecek. O çocuk bu gerçeklere akıl sır erdiremese ve bir inkarcı olarak dünyaya gelse, hakikaten ana rahminde herşeyi demek olan hortumun işe yaramadığını, onu doğurtan doktorunonu kesip attığını; lüzumsuz sandığı ağız, göz gibi azalarının devreye girdiğini, onlarsız olunmayacagını anlasa utanır mı, utanmaz mı?Ana rahminde kendisine söylenenlere inanmadığı icin dizlerini dovermi, dovmez mi?Şu anda bizler de, tıpkı o bebek gibi bir ‘’ananın rahmindeyiz’’ 9 ay, 9 sene veya 90 sene sonra bir başka dünyaya doğacağız. O dünyanın adı da ahiret. Biz şu anda ‘’dunya anamıza maddi hortumlarla’’ bağlı durumdayız. Eğer biz:- İşte geçinip gidiyoruz. Ya Rabbi! Şu Namaza, Oruc’a, Hacc’a, Zekat’a, Din’e, İman’a İslam'a ve O’nu yaşamaya ne lüzum var? dedigimiz takdirde. Şöyle bir cevap alacağımız muhakkak değil mi?-












Ey kullarım! Kısa bir müddet sonra bu dünyadan ayrıalcaksınız. Öyle bir aleme götürüleceksiniz ki orada 'herşeyim' dediğiniz ‘’maddi hortumların’’ hiç biri işinize yaramayacak. Lüzumsuz sandığınız ve uygulamakta hatalara düştüğünüz Namaz, Zekat, Hac gibi ibadetler de en lüzumlu şeyler durumuna gelecek. Yeni dünyanızda insanlara arabasına, parasına, servetine ve suretine göre degil; imanına ve ibadetine göre değer verilecek. Yani Şu an ki dünya hayatında dikkate almayıp, lüzümsuz gördüğünüz ve hayatınızda uygulamadığınız size emirlerim olan Namazınız, Zekatınız, Orucunuz, Haccınız, Hayır Hasenatınız, ahirette sizin icin her şey olacak. El olacak, ayak olacak, dil olacak, dudak olacak, berat olacak, sonu olmayan zenginlik ve saadet olacak kısaca Cennet olacak. ............Rabb’imizin rahmetiyle buyurduğu bu gerçekleri kabul etmez inkarcı olursak ya da kabul ettiği takdirde tembellik eden bir kul olarak ahirete gider de bu gerçeklerle yüzleşirsek halimiz nice olur?? Hakikaten herşeyim dediğimiz ‘’dünya hortumlarımızın’’, yani arabamızın, apartmanımızın, paramızın, pulumuzun kulluk imtihanında birer araç olduğunu aslında diğer aleme sadece amellerin götürülebileceği gerçeğini unutmayalım..Bu dünya da Kur’an ve Peygamber aracılığıyla bize bildirilenlerin hak ve hakikat olduğunu asıl önemli olanların dünyalıklar değil, hayırlı amellerimiz olduğunu ahirete gidince anlasak o anne karnında ağzı, burnu, kolu, gözü lüzumsuz gören çocuk durumuna düşmezmiyiz? Dizlerimizi dovmezmiyiz? Keşke inansaydık!Keşke namazımızı kılsaydık, orucumuzu tutsaydık, zekatımızı tam verseydik, ALLAH için yaşasaydık, eşsiz insan şanlı Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v)'in yolunda yürüseydik demez miyiz?Pişman olacağın, dizlerini dövecegin o gün gelmeden aklını basına al...

9 Mart 2009 Pazartesi

16 Temmuz 2007 Pazartesi

FARK ETMELİ........

FARK ETMELİ;
Ömür dediğin üç gündür
Dün geldi geçti yarın meçhuldür
O halde ömür dediğin bir gündür
O DA BU GÜNDÜR……………….
Kendisinin, hayatın ve olayların gidişatın farkında olmalı… Fark etmeli,fark ettiğini de fark ettirmemeli bazen.. Bir damlacık sudan nasıl yaratıldığını fark etmeli. Anne karnınağarken dünyaya nedenğmadığını ve en sonunda bir metre karelik yere nasıl sığmak zorunda kaldığını fark etmeli. Şu çok geniş görünen dünyanın ahirete nisbetle anne karnı gibi olduğunu Fark etmeli.
Henüz bebekkendünya benimdercesine avuçlarının sımsıkı kapalı olduğunu, ölürken de aynı avuçların “her şeyirakıp gidiyorum iştedercesine apaçık kaldığını fark etmeli. Ve kefenin cebinin bulunmadığını fark etmeli. Baskın yeteneğini fark etmeli sonra. Azrail’in her an sürpriz yapabileceğini, nasıl yaşarsa öyle öleceğini Fark etmeli insan. Ve ölümden evvel ölebilmeli. Hayvanların yolda, kaldırımda, çöplükte ama kendisi için güzel hazırlanmış mükellef bir sofrada yemek yediğini Fark etmeli. Eşref-i mahlûkat(yaratılmışların en güzeli) olduğunu fark etmeli ve ona göre yaşamalı. Gülün hemen dibindeki dikeni, dikenin hemen yanı başındaki gülü fark etmeli. Evinde dört kedi,iki köpek beslediği halde çocuk sahibi olmaktan korkmanın mantıksızlığını fark etmeli.
EşineSENİ ÇOK SEVİYORUMdemenin mutluluk yolundaki müthiş gücünü fark etmeli. Dolabında asılı 25 gömleğinin sadece üçünü giydiğini ama arka Sokakta ki komşusunun o beğenilmeyen gömleklere muhtaç olduğunu Fark etmeli.
Zenginliğin ve bereketin sofradayken önünde biriken ekmek
kırıntılarını yemekte gizlendiğini fark etmeli. Annesinden doğarken tertemiz teslim aldığı gırtlağını 60-70 yıl sonra İçki ve sigara yüzünden Azrail’e soba borusu gibi teslim etmenin emaneteyanet sayılacağını fark etmeli. 63 yıllık ömründe hiç karnı doymayan bir PEYGAMBER’in ümmeti olarak aşırı beslenme yüzünden sarkan göbeğini fark etmeli.




Kendisinin, hayatın ve olayların gidGÜNDÜR………………. Fark etmeli,fark ettiğini de fark ettirmemeli bazen..
Bir damlacık sudan nasıl yaratıldığını fark etmeli.
Anne karnına sığarken dünyaya neden sığmadığını ve en sonunda bir metre karelik yere nasıl sığmak zorunda kaldığını fark etmeli.
Şu çok geniş görünen dünyanın ahirete nisbetle anne karnı gibi olduğunu Fark etmeli.

Henüz bebekken “dünya benim”dercesine avuçlarının sımsıkı kapalı olduğunu, ölürken de aynı avuçların “her şeyi bırakıp gidiyorum işte” dercesine apaçık kaldığını fark etmeli.

Ve kefenin cebinin bulunmadığını fark etmeli.

Baskın yeteneğini fark etmeli sonra.

Azrail’in her an sürpriz yapabileceğini, nasıl yaşarsa öyle öleceğini
Fark etmeli insan.

Ve ölümden evvel ölebilmeli. Hayvanların yolda, kaldırımda, çöplükte ama kendisi için güzel hazırlanmış mükellef bir sofrada yemek yediğini Fark etmeli.

Henüz bebekken “dünya benim”dercesine avuçlarının sımsıkı kapalı olduğunu, ölürken de aynı avuçların “her şeyi bırakıp gidiyorum işte” dercesine apaçık kaldığını fark etmeli.

Ve kefenin cebinin bulunmadığını fark etmeli.

Baskın yeteneğini fark etmeli sonra.

Azrail’in her an sürpriz yapabileceğini, nasıl yaşarsa öyle öleceğini Fark etmeli insan.

Ve ölümden evvel ölebilmeli. Hayvanların yolda, kaldırımda, çöplükte ama kendisi için güzel hazırlanmış mükellef bir sofrada yemek yediğini Fark etmeli.

Eşref-i mahlûkat(yaratılmışların en güzeli) olduğunu fark etmeli ve ona göre yaşamalı. Gülün hemen dibindeki dikeni, dikenin hemen yanı başındaki gülü fark etmeli.

Evinde dört kedi,iki köpek beslediği halde çocuk sahibi olmaktan korkmanın mantıksızlığını fark etmeli.

Eşine”SENİ ÇOK SEVİYORUM” demenin mutluluk yolundaki müthiş gücünü fark etmeli.

Dolabında asılı 25 gömleğinin sadece üçünü giydiğini ama arka
Sokakta ki komşusunun o beğenilmeyen gömleklere muhtaç olduğunu Fark etmeli.

Eşref-i mahlûkat(yaratılmışların en güzeli) olduğunu fark etmeli ve ona göre yaşamalı. Gülün hemen dibindeki dikeni, dikenin hemen yanı başındaki gülü fark etmeli.

Evinde dört kedi,iki köpek beslediği halde çocuk sahibi olmaktan
korkmanın mantıksızlığını fark etmeli.

Eşine”SENİ ÇOK SEVİYORUM” demenin mutluluk yolundaki müthiş gücünü fark etmeli.

Dolabında asılı 25 gömleğinin sadece üçünü giydiğini ama arka
Sokakta ki komşusunun o beğenilmeyen gömleklere muhtaç olduğunu Fark etmeli.

Zenginliğin ve bereketin sofradayken önünde biriken ekmek
kırıntılarını yemekte gizlendiğini fark etmeli.

Annesinden doğarken tertemiz teslim aldığı gırtlağını 60-70 yıl sonra İçki ve sigara yüzünden Azrail’e soba borusu gibi teslim etmenin emanete hıyanet sayılacağını fark etmeli.

63 yıllık ömründe hiç karnı doymayan bir PEYGAMBER’in ümmeti
olarak aşırı beslenme yüzünden sarkan göbeğini fark etmeli.

12 Temmuz 2007 Perşembe

DÜNYA HAYATI

Mallar ve evlatlar, dünya hayatının süsüdür. Baki kalacak salih ameller ise, Rabbinin katında, sevap olarak da ümit olarak da daha hayırlıdır.
(KEHF:46)

11 Temmuz 2007 Çarşamba

NAMAZ.NAMAZ.NAMAZ............




  1. Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve rüku edenlerle birlikte siz de rüku edin.(BAKARA:43)
    *****************************
    Hani İsrailoğullarından, 'Allah'tan başkasına kulluk etmeyin, anneye-babaya, yakınlara, yetimlere ve yoksullara iyilikle davranın, insanlara güzel söz söyleyin, namazı dosdoğru kılın ve zekatı verin' diye misak almıştık. Sonra siz, pek azınız hariç, döndünüz ve (hâlâ) yüz çeviriyorsunuz.(BAKARA:83)********************************************************Ey iman edenler, sabırla ve namazla yardım dileyin. Gerçekten Allah, sabredenlerle beraberdir. (BAKARA:153) **********************************************************
    İman edip güzel amellerde bulunanlar, namazı dosdoğrulanlar ve zekatı verenler; şüphesiz onların ecirleri Rablerinin katındadır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır. (BAKARA:277) *********************** Namazı bitirdiğinizde, Allah'ı ayaktayken, otururken ve yan yatarken zikredin. Artık 'güvenliğe kavuşursanız' namazı dosdoğru kılın. Çünkü namaz, mü'minler üzerinde vakitleri belirlenmiş bir farzdır. (NİSA:103)********************* Gerçek şu ki, münafıklar (sözde), Allah'ı aldatmaktadırlar. Oysa O, onları aldatandır. Namaza kalktıkları zaman, isteksizce kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar ve Allah'ı ancak çok az anarlar. (NİSA:142)********************* Sizin dostunuz (veliniz), ancak Allah, O'nun elçisi, rüku' ediciler olarak namazlan ve zekatı veren mü'minlerdir.( MAİDE:55) *************************** Onlar, siz birbirinizi namaza çağırdığınızda onu alay ve oyun (konusu) edinirler. Bu, gerçekten onların akıl erdirmeyen bir topluluk olmalarındandır.(MAİDE:58)*************************************************************
    Kitaba sımsıkı sarılanlar ve namazı dosdoğrulanlar, şüphesiz biz salih olanların ecrini kaybetmeyiz. (ARAF:170)***********************************
    Eğer onlar tevbe edip namazılarlarsa ve zekatı verirlerse, artık onlar sizin dinde kardeşlerinizdir. Bilen bir topluluk için ayetleri böyle birer birer ıklarız.
    (TEVBE:11)****************************************************************
    Allah'ın mescidlerini, yalnızca Allah'a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğrulan, zekatı veren ve Allah'tan başkasından korkmayanlar onarabilir. İşte, hidayete erenlerden oldukları umulanlar bunlardır. (TEVBE:18)**************************************************************************
    Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğrularlar, zekatı verirler ve Allah'a ve Resûlüne itaat ederler. İşte Allah'ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şüphesiz, Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (TEVBE:71)****************************************************************Musa ve kardeşine (şöyle) vahyettik: 'Mısır'da kavminiz için evler hazırlayın, evlerinizi namaz kılınan (vebleye dönük) yerler yapın ve namazı dosdoğru kılın. Mü'minleri de müjdele.' (YUNUS:87)**************************************
    وَمِنَ اللَّيْلِ فَتَهَجَّدْ بِهِ نَافِلَةً لَكَ عَسَى أَنْ يَبْعَثَكَ رَبُّكَ مَقَامًا مَحْمُودًا
    Gecenin birsmında kalk, sana aid nafile olarak onunla (Kur'an'la) namaz kıl. Umulur ki Rabbin seni övülmüş bir makama ulaştırır (İSRA:79)**************
    فَخَلَفَ مِنْ بَعْدِهِمْ خَلْفٌ أَضَاعُوا الصَّلَاةَ وَاتَّبَعُوا الشَّهَوَاتِ فَسَوْفَ يَلْقَوْنَ غَيًّا
    Sonra onların arkasından öyle nesiller türedi ki, namaz (kılma duyarlılığın)ı kaybettiler ve şehvetlerine kapılıp-uydular. Böylece bunlar azgınlıklarının cezasıyla karşılaşacaklardır. (MERYEM :59)
    ************************************************************************
    الَّذِينَ إِذَا ذُكِرَ اللَّهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَالصَّابِرِينَ عَلَى مَا أَصَابَهُمْ وَالْمُقِيمِي الصَّلَاةِ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ
    Onlar ki, Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir; kendilerine isabet eden musibetlere sabredenler, namazı dosdoğrulanlar ve rızık olarak verdiklerimizden infak edenlerdir. (HAC:35)
    *************************************************************************
    وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَءَاتُوا الزَّكَاةَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
    Dosdoğru namazı kılın, zekatı verin ve elçiye itaat edin. Umulur ki, rahmete kavuşturulmuş olursunuz. (NUR:56)
    **************************************************************************
    مُنِيبِينَ إِلَيْهِ وَاتَّقُوهُ وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَلَا تَكُونُوا مِنَ الْمُشْرِكِينَ
    'Gönülden katıksız bağlılar' olarak, O'na yönelin ve O'ndan korkup-sakının, dosdoğru namazı kılın ve müşriklerden olmayın. (RUM:31)
    ***************************************************************************
    إِنَّ الَّذِينَ يَتْلُونَ كِتَابَ اللَّهِ وَأَقَامُوا الصَّلَاةَ وَأَنْفَقُوا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرًّا وَعَلَانِيَةً يَرْجُونَ تِجَارَةً لَنْ تَبُورَ
    Gerçekten Allah'ın Kitabını okuyanlar, namazı dosdoğrulanlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve ık infak edenler; kesin olarak zarara uğramayacak bir ticareti umabilirler. (FATIR:29)

KİMDE NAMAZA ALDIRIŞ ETMESE!!!!!!!!




kim de namaza aldırış etmese ona 15 ceşit ceza verılır.
BEŞİ DUNYADA......
1)ömründen bereket cekılıp alınır. 2)yüzünden salihkişilerin nuru kaybolur.3. yaptığı her amelden dolayı hakettığı mükafatı ALLAH c.c ona vermez.4)hic bir
duası göğe yükselmez.5)iyi kulların duası içinde onun duasına yer yoktur.
ÜÇÜ ÖLÜMÜ SIRASINDA
1)zelil ve aşağılık olarak ölür.2)aç olarak ölür.3)bütün dünyanın göllerini içse yine suya kanmadan ölür.
ÜÇÜ MEZARDA
1)iç organları birbirine geçecek şekilde kabir onu sıkar. 2)kabirde ona bir ateş yakılır onun korları üzerinde döner durur 3)kabirde ona bir yilan musallat olur.
ÜÇÜ MEZARDAN ÇIKTIĞI SIRADA
1)hesaba çekilişi çetın ve sert olacak 2)ALLAH u TEALA ona gazap edecek.3)cehenneme gırecektır .....başka bir rivayette de kıyamet günü o kişinin anlına 3 satır yazı yazılmış olarakgeleceğı anlatılmıştır.1)''EY ALLAH IN HAKKINI KAYBEDEN'' 2)EY ALLAHIN GAZABINA MUSTAHAK OLAN 3)DUNYADA ALLAHIN HAK KINI KAYBETTİĞİN GİBİ BUGÜN DE SEN ALLAH IN RAHMETINDEN ÜMİTSİZSİN(ebu'l-leys semerkandı,suyuti v.s)...

KİMKİ NAMAZINA DIKAT EDERSE




Hz.MUHAMMED (a.s) buyuruyorlarki:''kim namazına dikkat ederse ALLAH c.c ona 5 büyük ikramda bulunur.1)o kişide geçim sıkıntısını kaldırır.
2)kabir azabını ondan kaldırır.3)kıyamet günü ameldefteri sağından verılır. 4)sırat üzerınde şimşek gibi geçer. 5)sorgusuz sualsız cennete girer.

NAMAZ DİNİN DİREĞİDİR







sefiri diyorki:sabah namazını terkedenlere melekler ((EY FECİR)) büyük günahkar öğle namazını terkedenkere melekler ((EY HASİR))zarara uğrayan ikindi namazını terkedenlere melekler ((EY ASİ)) akşam namazını terkedenlere melekler((EY KAFİR)) yasıyı namazını terkedenlere melekler((EY ALLAHIN HAKKINI
KAYBEDEN))
diye seslenırler.

SONSUZLUK......?




İMAM-İ RABBANİ (k.s): sonsuzluğu anlatırken buyuruyorlarki.
Bu dünya gibi bir milyon dünyadüşünün bu dünyaların içide tahılla dolu olsun .

Bir kuşta bin yilda bir gelip bir tahıl danesi alsın. İşte birgun gelecek bu tahıllar

bitecek ama SONSUZLUK bitmiyecek............